top of page

Tüp mide ameliyatı obezitenin cerrahi tedavisi için günümüzde dünyada en çok yapılan ameliyattır. 2005 yılında ilk kez tek başına bir ameliyat olarak tanımlanmasından sonra yapılma sayısı hızla artmış, 2013 yılı itibarı ile de obezite ameliyatları arasında birinci sıraya çıkmıştır.

 

Tüp mide ameliyatı, bir diğer adıyla sleeve gastrektomi, şişmanlık ameliyatları içinde restriktif, yani hacim sınırlayıcı ameliyatlar grubundadır. Midenin vücudun sol tarafında bulunan kısmının çıkarılarak geriye muza benzer tüp şeklinde bir mide kalması tanımlanabilir (Resim 1). Bu ameliyatta midenin yaklaşık %80’i çıkarılarak hacmi 100-150 ml’ye düşürülür.

2d3aff6942ab17dcc0e5877b036b716d-9000x90

İki mekanizma ile kilo vermeyi sağlar:

  1. Mide hacminin küçülmesi nedeni ile aldığımız gıda miktarını, dolayısıyla aldığımız kalori miktarını azaltır ve negatif kalori dengesine ulaşmamıza yardımcı olur.

  2. Midenin üst kısmında bulunan ve sindirim sırası bekleyen gıdaların bekletildiği ‘fundus’ adı verilen cep kısmındaki bölgeden ‘Grelin’ adı verilen açlık hormonu salgılanır. Bu hormon, özellikle diyet dönemlerinde iki öğün arasında bizi çok zorlayan aş ermenin de sebebidir. Bu bölge ameliyatla çıkarıldığı için, özellikle ameliyat sonrası ilk bir yılda açlık hissinde ve aşermelerde ciddi oranda azalma olur. ,

Resim 1

Bu sayede hasta, az yiyip doyduğu ve öğün aralarında da acıkmadığı bir sürece girer. İşin aslı bu dönem, kişinin çaba göstermeden mecburi olarak diyet yaptığı ve bunu yaparken da zorlanmadığı bir dönemdir, bu sayede kilo verilir.   

Tüp mide ameliyatı, kapalı ameliyat yöntemi yani laparoskopi ile yapılır. Karında büyük bir kesi yerine 5 adet ortalama 1 cm’lik kesiler kullanılır. Karın içi boşluk kardondioksit ile şişirilerek bu deliklerden ilerletilen imce uzun aletlerle ameliyat gerçekleştirilir. Ameliyat sonrası süreç çok zahmetli değildir. Ağrı çok büyük bir sorun olmaz. Ameliyat sonraso 2 ya da 3. gün evine giden hasta, ortalama 7. Günde işe başlayabilir.

Elbette ki tüp mide ameliyatının da diğer ameliyatlar gibi bazı komplikasyon riskleri vardır:

  • En önemli olandan başlanacak olursa, bu ameliyatı binde bir ölüm riski vardır, her ameliyatta olduğu gibi. Bu oran, tüm hasta gruplarını (18-60 yaş) kapsar. Hastanın yaşı ve genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, genç ve ek hastalığı olmayan bir insanda bu olasılık elbette ki daha düşük olacaktır.

  • Midenin çıkarılması sonrası mide stapler (zımba) adı verilen aletlerle kapatılır. Bu zımba hattı normalde su ve hava sızdırmaz özellikltedir. Bir şekilde mide içeriğinin bu hattan karın içine sızması durumuna kaçak adı verilir. % 1 hastada görülebilir. Zamanında saptanması halinde yeni bir ameliyat  ya da endoskopi yöntemlerle tedavisi mümkündür. Önemli olan tanıda gecikilmemesidir.

  • Zımba hattından kanama olması bir diğer olası komplikasyondur. % 1 oranında görülebilir. Ameliyat gecesine ait bir risktir. Ameliyat sonrası ertesi sabah salimen uyanan bir hastada pratik olarak sıfıra inmiş olarak düşünülebilir. Kanama eğer bir takım önlemlerle (kan verme vb.) durmazsa hasta ameliyata alınarak kanama durdurulur. Bu ameliyat da laparoskopik olarak yapılır.

  • Ameliyat sırasında hareketsiz kalma ve kasların tam gevşemeye uğramasının bir olası sonucu olarak bacak toplardamarlarında dolaşımı zayıflayan kanın pıhtılaşması ve bu pıhtıdan kopan parçanın akciğer damarını tıkaması sonucu pulmoner emboli dediğimiz durum oluşabilir. Pulmoner emboli zamanında tanı konmadığı takdirde ciddi sorunlara yol açabilir. % 1 oranında görülebilir. Bu durumun gelişmemesi için ameliyat öncesi, sırası ve sonrasında bir  çok önlem alınmaktadır.

  • Uzun dönemde, tüp haline getirilen midenin bir noktada dirseklenerek bir geçiş zorluğu oluşturması da komplikasyonlar arasındadır. Bu komplikasyon hayatı tehdit etmez. Aralıklı kusma, katı gıdalara tahammülsüzlük ve düşük kilo ile ameliyat olan hastalarda kontrolsüz kilo kaybına yol açabilir. Endoskopik yöntemle dar olan bölgenin genişleyebilen bir balonla genişletilmesi sorunu ortadan kaldırı. % 1 oranında görülür.

  •  

Bu komplikasyonlardan bahsetmekle birlikte, tahmin edilenden farklı olarak tüp mide ameliyatı sonrası en büyük ve halledilemeyen sorun yukarıdakilerden biri değil, geri kilo alımıdır. Bu ameliyat bile obeziteye % 100 çözüm sağlamaz ve ömür boyu zayıf kalnmasının garantisi değildir. Bu ameliyat olanlar 10 yıl içinde % 10-15 oranında yeniden ameliyat olacak kiloya gelebilirler. Böyle olmamak hastanın gayreti ve ameliyata saygı duyup sahip çıkması ile doğrudan ilişkilidir. % 50-60 hasta zayıflar ve kilosunu korur. % 25-35 hasta zayıfladıktan sonra bir miktar kilo alır ancak ilk kilosuna dönmez.

Ameliyat sonrası çok iyi kilo verilen ilk 1-1,5 yıl ‘balayı dönemi’ olarak adlandırılır. Bu dönemde her şey yanlış yapılsa bile kilo verilir, ancak olabilecek en iyi noktaya gelinemez. Balayı dönemi sonrası, eğer yanlış uygulamalar devam ederse, bu durum geri kilo alınması ile sonuçlanır. Ameliyat sonrası bazı yanlış beslenme alışkanlıklarından kurtulursa, sporu hayatının içine sokarsa, alkolden uzak durursa başarılı olur. Yani, ameliyattan sonra da yürüyecek uzun bir yol vardır.     

Ameliyat sonrası hastanın tedavisini üstlenen merkez ile ilişkisini devam ettirmesi ve yakınlarının desteği çok önemlidir.

 

Şişmanlık ameliyatı sonrası sürecin aynı madde bağımlılığının tedavisi gibi çok zor ve zahmetli olduğu unutulmamalı, buna hazırlıklı olunmalıdır.

 

Unutulmamalıdır ki, gerçekten kilo vermeyi isteyen ve bunun için samimiyetle çaba gösteren bir hastanın başarısız olması mümkün değildir.

 

Tüp mide ameliyatının önemli bir avantajı da, geri kilo alınması durumunda, bu ameliyatın diğer şişnamlık ameliyatlarına çevrilmesi imkanıdır. Sözn özü, tüp mide ameliyatı hastanın tüm haklarına ipotek koymamakta, her zaman ikinci bir şansa olanak tanımaktadır.      

bottom of page